Radyoterapinin yan etkileri
Düşük dozlu radyoterapide hasta hiçbir yan etki fark etmeyebilir. Ancak yüksek dozlu tedavide genellikle yan etki görülmesi beklenir. Bu yan etkilerin neler olduğu ve şiddeti tedavi edilen bölgeye ve büyüklüğüne, radyoterapi dozuna ve kişinin tedaviye duyarlılığına bağlıdır.
En sık görülen yan etkiler tedavi sırasında ya da tedaviden hemen sonra ortaya çıkar ve kısa sürer; bunlara akut yan etkiler denir. Akut yan etkiler tedaviden sonra genellikle kaybolur. Az sayıdaki hastada tedaviden birkaç ay ve hatta kimi zaman birkaç yıl sonra “geç” yan etkiler gözlenebilir. Bunlar uzun süreli (kronik) ve hatta kalıcı bile olabilir. Uzun süren etkilerin özellikle rahatsız edici olduğu durumlar azdır; yine de iyileşmek hedeflendiğinde, küçük riskler genellikle göze alınabilir.
Kısa süreli etkiler
Kısa dönemde radyoterapiye en duyarlı olan normal dokular, hücrelerin aşınma ve yıpranma nedeniyle kaybolanların yerini doldurmak için normal olarak oldukça hızla bölündüğü dokulardır. Bunlar arasında deri ve ağız, boğaz, özofagus, barsak ve mesane gibi organları örten zarlar bulunur. Bu nedenle tedavi edilen bölgeye bağlı olarak enflamasyon, ağrı, ishal ve sık idrara çıkma gibi yan etkilerle sık karşılaşılır. Kimi hastalarda güneş yanığı gibi deri yaraları olabilir, ancak tedavi yüzeysel bir tümör için uygulanmadığı sürece, bu yanıklar ciddi değildir, çünkü modern radyoterapi aygıtları maksimum dozu yüzeyden uzakta, derin dokulara ulaştırabilmektedir.
Sık karşılaşılan diğer akut yan etkiler arasında yorgunluk, bulantı (özellikle karnın üst bölümüne radyasyon veriliyorsa) ve saç kaybı (özellikle ışınlar saçlı deriden geçiyorsa) bulunmaktadır. Saç dökülmesi genellikle kalıcı değildir, ancak beyin tümörleri için oldukça yüksek dozda radyoterapi veriliyorsa kimi zaman bazı bölgelerde yeni saç çıkmayabilir. Kan hücrelerimizin üretildiği kemik iliği de radyasyona karşı son derece duyarlıdır, ancak toplam kemik iliği miktarının önemli bir kısmını içeren geniş bir vücut bölgesine radyasyon verilmesi gibi az karşılaşılan bir durum dışında, genellikle sorun olmaz.
Radyoterapi öncesinde sık karşılaşılan yan etkiler konusunda size bilgi verilecek ve büyük olasılıkla da bazı önerilerde bulunulacaktır (örn. cilt bakımı ya da şiddetli reaksiyonu önlemek için beslenmede yapılması gereken değişiklikler gibi). Karın ya da pelvis bölgesine tedavi uygulandığında reaksiyon geçene kadar yüksek lifli gıdalar (yeşil sebzeler ve meyveler dahil) yememeniz önerilebilir, çünkü bu tür gıdalar ishali kötüleştirebilir. Gerektiğinde, yan etkileri azaltmak için bir ilaç verilebilir. Kimi zaman yan etkilerin azalması için tedaviye bir hafta kadar ara vermek gerekir.
Tedavinin yorgunluk ve benzeri diğer akut yan etkileri bazen normal yaşamı önemli ölçüde etkileyebilirse de, pek çok kişide yalnızca hafif yan etkiler gözlenir. Tedaviniz sırasında çalışmayı sürdürebilirsiniz ve çalışabilecek durumdaysanız doktorunuz sizi buna teşvik edebilir. Öte yandan yorgunsanız ve normal yaşantınızı sürdüremeyecek durumdaysanız kendinizi fazlaca zorlamamak akıllıcadır.
Uzun süreli etkiler
Uzun dönemde radyoterapinin etkilerine karşı duyarlı olma eğilimi gösteren dokular arasında akciğerler, böbrekler, göz mercekleri (kataraktın oluştuğu yer) ve testisler ile yumurtalıklar (kimi zaman kısırlık gelişebilir) bulunmaktadır. Ancak tedavinin dikkatle planlanması ya da fertiliteyi (doğurganlığı) korumak amacıyla yumurtalıkların yerlerinin ameliyatla değiştirilip (transpoze edilip) radyasyondan uzaklaştırılmasıyla genellikle bu dokularda önemli bir hasar oluşması önlenebilir. Bu tür önlemler mümkün değilse, gelecekte çocuk sahibi olmak isteyen hastaların spermleri ya da embriyoları dondurularak saklanabilir.
Ender görülen diğer yan etkiler arasında meme kanseri ameliyatı sonrasında koltukaltında uygulanan tedaviye bağlı olarak kolda gelişen şişkinlik ya da lenfödem ve serviks (rahim boynu) kanseri için uygulanan radyoterapi sonrasında gelişen barsak hasarı yer alır.
Tükürük bezleri tedavi ediliyorsa radyoterapi ağız kuruluğuna neden olabilir ve bu durumda hastanın çürüklere ve dişeti hastalıklarına karşı yatkınlığı artar. Bu durumdaki hastaların tedaviden önce uzman bir diş hekimi tarafından değerlendirilmesi ve gelecekte dişlerine nasıl bakacakları konusunda önerilerde bulunulması gerekir. Pelvis radyoterapisi ise vajinada kurumaya yol açabilir ve normal cinsel işlevler için kayganlaştırıcı kullanımı gerekebilir. Büyümekte olan dokular da radyoterapiye karşı son derece duyarlıdır ve bunun çocukların tedavisi açısından önemli sonuçları vardır. Teorik olarak, radyoterapiden uzun yıllar sonra radyasyona bağlı yeni bir kanser gelişmesi de olasıdır. Ancak uygulamaya baktığımızda bu olasılığın son derece düşük olduğu görülmektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder