Fiziksel belirtilerin kontrolü
Kanser hastalan kendilerine tanı konulduktan sonra sonra her belirtiyi kolaylıkla kansere bağlayabilmektedir. Oysa diğer insanlar soğuk algınlığı, öksürük ve romatizma gibi yakınmalara ne kadar yatkınlarsa, kanser hastaları da aynı ölçüde yatkındır. Pek çok belirtinin kanserle ya da tedavisiyle hiçbir bağlantısı yoktur. Yine de genel bir kural olarak bir belirtinin nedeninin olabildiğince açıklığa kavuşturulması gerekir, çünkü bunun nasıl tedavi edileceğini fazlasıyla etkileyebilir.
Ağrı kontrolü
Genellikle kanser ağrısını kontrol altında tutmak mümkün olsa da, kimi zaman bazı değişik yaklaşımları denemek gerekebilir. Radyoterapi ya da ilaç tedavisi gibi kanserin kendisini hedefleyen tedaviler ağrının kontrolünde çok etkili olabilir. Radyoterapi özellikle belli bir yerdeki kemik ağrısını birkaç hafta içinde gidermede çok etkilidir ve yalnızca tek seans yeterli olabilir.
Genel bir kural olarak ağrı kesici ilaçların (analjeziklerin) düzenli olarak kullanılması gerekir. Pek çok kişi kendi kendinin en kötü düşmanı gibi davranarak analjezik almak için ağrının geri gelmesini ya da iyice kötüleşmesini bekler. Ağrının gelmesine engel olmak, var olan bir ağrıyı gidermekten çok daha kolay dır. Bu nedenle ağrınız yineliyorsa, o sırada ağrınız olmasa bile analjezik ilacınızı/ilaçlarınızı belirtilen düzenli aralıklarla almalısınız.
Analjezikler üç geniş gruba ayrılabilir: opioyid olmayanlar, opioyidler (güçlü ve zayıf) ve çeşitli ek ya da yardımcı ilaçlar. Kimi zaman iki ilaç sınıfı birlikte kullanılır. Doğru ilaç ya da kombinasyon, ağrıyı kontrol altında tutabilmek için gerekendir. Opioyid olmayan analjezikler arasında parasetamol, aspirin ve bunun yanında artrit tipi ağrılarda sıkça kullanılan ibuprofen, naproksen ve diklofenak gibi “steroid olmayan antienflamatuar” ilaçlar bulunur. Antienflamatuar ilaçlar son derece yararlı olmalarına karşın, ne yazık ki kimi zaman midede yanmaya ve çok ender olarak da mide veya onikiparmak barsağı (duodenum) ülserlerine neden olur. Geçmişte bu tür sorunlar yaşamış kişiler tarafından çok dikkatli kullanılmaları gerekir. Yeni ve daha az toksik bir anti-enflamatu-ar ilaç tipi üretilmiştir ve bunlar bazı hastalarda avantajlıdır. Antienflamatuar ilaçlar sıklıkla diğer analjeziklere ek olarak alınır ve bu kombinasyonlar genelde çok etkilidir.
Zayıf opioyidler arasında koproksamol ve kokodamol bulunmaktadır. Güçlü opioyidlerin başlıçaları ağızdan verilen morfin, enjeksiyon ile verilen diamorfin ve deri bantıyla verilen fentanildir. Tramadol, oksikodon ve hidromorfon bazı hastalar tarafından daha iyi tolere edilebilir. Morfin, tablet ya da sıvı biçiminde dört saatte bir verilebileceği gibi, 12 saatte bir yavaş salıverilen tablet, kapsül ya da sıvı çözeltisi olarak da verilebilir. Bazı yavaş salıverilen kapsüller günde tek doz olarak da alınabilir. Hastada sürekli bulantı, kusma ya da yutma güçlüğü varsa diamorfini bir “pompa” kullanarak yavaş infüzyonla vermek yararlı olabilir . Morfin dahil bazı analjezikler fitil (rektal supozituar) olarak da uygulanabilir.
Morfin reçetelenen hastaların bunu kullanma konusunda sıklıkla isteksiz davrandığı görülmektedir. Kimileri çok erken bir aşamada morfin alırlarsa ilacın etkisini yitireceğini ya da ilaca bağımlı hale geleceğini düşünmektedir. Bu düşüncelerin ikisi de yanlıştır. Bir diğer yanlış görüş de, morfin kullanmanın durumun ciddiyetini yansıttığı şeklindeki görüştür. Morfin yalnızca şiddetli ağrıda kullanılan iyi bir ağrı kesicidir. Bazı hastaların uzun yıllar boyunca morfin kullanması gerekir.
Opioyid grubu ilaçların yan etkileri vardır. Bazı hastalar ilacı ilk kullanmaya başladıklarında ya da doz artırıldığında sedasyon (uykululuk hali), bulantı ya da kusma gibi sorunlar yaşayabilir, ancak genelde bu etkiler kısa sürede geçer. Gerekirse hastaya bulantısını gidermek için antiemetik adı verilen ilaçlardan da verilebilir. Kabızlık daha sürekli bir sorundur ve morfin kullanan pek çok hastanın düzenli olarak dışkı yumuşatıcı ya da uyarıcı ilaç alması gerekir. Ağız kuruluğu da oldukça yaygın görülür; sık sık sıvı yudumlamak ya da ağzı çalkalamak yararlı olabilir.
Gerektiğinde kullanılabilen başka yöntemler de vardır. Örneğin steroidler, amitriptilin gibi antidepresanlar ya da bazı epilepsi ilaçları sinir basısına veya hasarına bağlı ağrıların giderilmesinde yararlı olabilir. Me-tastatik meme kanseri ya da miyelomdan kaynaklanan kemik ağrılarında, ağızdan ya da enjeksiyonla verilen kemik güçlendirici bisfosfonat tedavisi yararlı olabilir. Bu tedavi hem ağrı giderici radyoterapi gereksinimini hem de güçsüzleşen bölgelerde kırık riskini azaltabilir.
Bazı hastaların belirtileri giderici bakım ya da ağrı kontrolü uzmanlarına sevk edilmesi son derece yararlı olabilir. Ağrı kliniklerinde özel ağrı kontrol teknikleri vardır. Ağrı duyusunu beyne taşıyan sinirin yakınına bölgesel bir anestetik ya da başka maddeler enjekte edilerek sinir bloğu yapılabilir. Düşük bir elektrik akımı üreten transkutanöz elektriksel sinir uyarımı (TENS) aygıtları, ağrılı bölgelerin yakınındaki deriyi uyarmakta kullanılabilir ve bu yaklaşım da bazı hastalarda ağrının giderilmesinde etkilidir. Ağrının sonuçta kontrol edilemeyecek bir noktaya mutlaka geleceği asla düşünülmemelidir.
0 yorum:
Yorum Gönder